A Milli Kadın Voleybol Takımı oyuncularının ABD’ye ekonomi bölümünde uçurulması her kesimden tepki aldı.
Bu tepkilerin odağına oturan Türk Hava Yolları, Milli oyuncu Ebrar Karakurt’un sosyal medya hesabından verdiği mesajın hemen ardından müdafaaya geçerek, sorumluluğu Türkiye Voleybol Federasyonuna atma girişimine yöneldi.
THY, Basın Müşavirleri aracılığıyla kamuoyuna bir açıklama yaparak işi geçiştirebileceğini sandı. Net ve anlaşılır bir ifade yerine, “alengirli” kelimelerle süslemeye çalışılan, “Gerek ulusal, gerek de global düzlemde” diye başlayan “Geometrik” terimlere kaydırılan açıklamanın ilk cümlesi bile THY’nin bu işten bir türlü sıyrılmanın ilk işaretleri gibiydi…
Sonrasında ne oldu?
Gün boyu, kamuoyunda özellikle sosyal medyada oluşan tepki ilerleyen saatlerde daha da artınca, THY’nin Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Bolat duruma müdahale etmekte geciktiğini fark etti ve sosyal medya hesabından açıklama yapma gereğini hissetti.
Bolat, özetle kendilerinin sponsor şirket olmakla birlikte taşıyıcı bir şirket olduklarını, kendilerine bu seyahatle ilgili bilgilendirme gelmediğini bu nedenle olaydaki kusurun TVF’nda olduğunu belirten açıklama yaparak, özel kalemine talimat verdiğini bundan sonra tüm bu gibi konularla bizzat kendisinin ilgileneceğini duyurdu. THY’den gelen bu açıklamalar sonrasında TVF de tepki vermeyince, ihmal sanki federasyonda izlenimi oluştu.
Gelişmeleri izleyen, bir süre olaylara sessiz kalan TVF, geç saatlerde yaptığı açıklamayla, THY’nin kendilerine yüklenen bu suçlamalara “Gerçeğe aykırı açıklamalar” şeklinde duyurusuyla karşı bir hamle yaptı. TVF açıklamasının son bölümünde yer alan “söz konusu uçuşta hiçbir bilete kabin yükseltme (upgrade ) işlemi yapılmamış, uçuş listemizde Türk Hava Yolları yetkililerince yapılan açıklamaların aksine elektronik postalarla sabit olduğu üzere 17.05.2024 tarihinde Türk Hava Yolları yetkilileri ile paylaşılmıştır. Gerçeğe aykırı yapılan açıklamaları kabul etmek mümkün değildir.” şeklindeki ifadeleri gerekli başvuruların yapıldığını aynı zamanda THY açıklamalarını boşa çıkarması anlamında kayda değer ifadeleri içeriyordu.
İşte tam da buna benzer durumlarda kurumlar ve kişiler arasında bu gibi kriz yaşanmasına neden olacak durumlarda neler yapılması konusunda bir eylem planının önceden oluşturulmasının önemi ortaya çıkıyor. Kurumlar ve kişiler birbirini suçlama yerine, bir durum değerlendirmesi ve ortak çözüm üretmeleri gerektiğini bu örnekle daha iyi anlıyoruz.
Türk Milli voleybol oyuncularının 13 saat boyunca zor anlar yaşatan ve kamuoyunda gündem oluşturan bu olayda ihmalleri olanlar, “Bizim suçumuz yok” tavrına sarılmanın öncesinde bir durum değerlendirmesinde bulunmaları gerekiyor. Daha 15 gün önce gerçekleştirilen bu sponsorluk anlaşmasına imza koyan THY/TVF, Ahmet Bolat başta olmak üzere TVF Başkanı Akif Üstündağ anlaşma metnini okuyup, üzerinde fikir birliğine varmış olsalar veya önlerine konan bu metin hakkında içlerindeki birilerinden bilgi almış olsalardı, bazı sorunlar belki de o aşamada çözülecekti.
İşte bu gibi konulara işin başındayken hakim olunmasının gerekliliği burada önem kazanıyor. Bu tür işler üst düzey yöneticilerin zamanında bilgi sahibi olup, konuya hakim olmalarını gerektirir.
…..”Bundan sonra bizzat ben ilgileneceğim” şeklindeki söylemler, hem konuya gerektiği kadar hakim olunmadığını, veya o işlerle ilgilenen sözde yöneticilerin işlerini düzgün yapamadığının itirafı gibi önümüze çıkıyor. Buradaki sorunun çözümü de kurumların başındaki “Üst Yönetici“lere düşüyor.
Böyle yapılmazsa ne mi oluyor? Sorun tam çözüme kavuşmadı ise illa bir yerden patlıyor.
Bu son örnekte görüldüğü gibi, Milli voleybolcu Ebrar’ın birçok mesaj içeren sert “sosyal medya smacı” şimşek gibi zihinlerimize çakılıyor.